Endişe ve üzüntü kalp krizine davetiye çıkarıyor mu?

Gerçek mi yoksa şehir efsanesi mi?

Kalbin ana besleyici damarlarında oluşan tıkanma sonucu; kalp kasının yeterli beslenememesi ve oksijensiz kalmasına bağlı kalp kasında hasar meydana gelmesine kalp krizi deniyor. Çoğunluğu kalp damarının pıhtı ile tıkanmasıyla meydana gelse de; daha düşük oranlarda kalp damarlarında gelişen plakların damarı tam tıkaması ile de oluşabilmketedir.

Ani gelişen ve ölümcül bir hastalık olan kalp krizi; dünyada ve ülkemizde en sık görülen ölüm nedenidir.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuri Kurtoğlu, kalp krizi ile ilgili genel bilgiler vererek; belirtileri, risk faktörleri ve önlemler hakkında açıklamalar yaptı. 

Krizin belirtileri nelerdir?

Göğüste 20 dakikadan fazla süren, göğsün orta kısmında iman tahtası olarak adlandırılan bölgede şiddetli biçimde bastırıcı, ezici, yanıcı tarzda olabilen ağrı, krizin ilk bulgusudur. Ağrının kollara ve çeneye vurması, nefes darlığı, baş dönmesi, kusma, mide bulantısı, soğuk terleme, yoğun endişe hali ve ölüm korkusu olabilir.

Bazen de hemen hiç şikayet olmadan, fark edilmeden kriz geçirilmektedir. Bazı tiplerinde ise sadece mide ağrısı yaşanmaktadır. Kadınlar için belirtileri daha farklı olabilmektedir. Kadınlar da göğüs ağrısı yerine nefes darlığı, halsizlik, fenalık hissi, bulantı yakınmaları ön plandadır.

Risk faktörleri nelerdir?

  • Erkekler için 45, kadınlar için 55 yaş üzerinde olmak
  • Şeker hastalığı
  • Hipertansiyon
  • Şişmanlık
  • Sigara içmek
  • İyi kolesterolün düşük, kötü kolesterolün yüksek olması
  • Atardamarlarda tıkanıklığı saptanması
  • Brinci dereceden yakınlarında erken yaşlarda damar tıkanıklığı saptanması
  • Hareketsiz ve stresli yaşam tarzı gibi faktörler kalp krizi açısından risk yaratmaktadır.

Kriz anında ne yapmalı?

Kalp krizi geçirildiği düşünülüyorsa ilk olarak kişinin kendini güvenli bir alana alması, ayakta ise oturabileceği bir pozisyona geçmesi, araba kullanıyorsa hemen kenara çekmesi  ve yardım istemesi önerilmektedir.  Bu sürede bir adet aspirin çiğnenmesi hayat kurtarıcı olabilmektedir.

Dil altı damar genişletici hap almak ağrıyı azaltıp; kan akışını artırsa da kalp krizinin gidişatını etkilememektedir. Kalp atışlarında düzensizlik, özellikle nabzın yavaşlaması durumunda öksürmek, kalp atışını düzene sokmakta işe yarayabilmektedir.

Teşhisinden sonra neler yapılıyor?

Kalp krizi kalp damarının tam tıkanıklığı nedeniyle oluyorsa; en kısa sürede damarı açmak hasarı en aza indirmek için çok önemlidir. Bunu sağlamanın en iyi yolu da hastaya koroner anjiyo yapmak; ardından tıkalı damarı balon ve stent ile açmaktır. Bu aşamaya gelmeden ise hastaya bazı kan sulandırıcı ve pıhtı eritici ilaçlar uygulanmaya başlar.

Kriz teşhisinden sonra ne zaman anjiyo yapılmalı?

Hastanın acil başvurusunda vakit kaybetmeden, EKG adı verilen kalp şeridi çekilmektedir. Buna göre hemen anjiyo gerekip gerekmediğine karar verilmektedir. Anjiyonun hemen gerektiği hastalar, kalp damarının tamamen tıkalı olduğu vakalardır. Bazı kalp krizlerinde ise damarda ciddi tıkanıklık olup, tam tıkalı değildir. Teşhisin kesinleşmesi için kanda kalbin hasar alıp almadığını ölçen testler yapılır. Eğer test sonucu yüksekse, hasta yoğun bakıma alınmakta ve 24 saat içinde anjiyo yapılmaktadır. Bu sürede hastanın göğüs ağrısı devam edebilmekte ya da durumu kötüleşirse hemen anjiyoya alınabilmektedir.

Anjiyodan sonra ne olacak?

Hastaya anjiyo yapıldıktan sonra tıkalı damar stent ile açılabilmektedir. Daha az olsa da bazen by-pass ameliyatı gerekmektedir. Bundan sonraki takibinde hastanın sağ kalımı için temel nokta kalbin krizden aldığı hasardır. Kriz başladığı an ile damarı açılması arasındaki süre ne kadar kısa ise; durum hasta açısından o kadar olumlu seyretmektedir.

Bu aşamada ekokardiyografi adı verilen kalp ultrasonu ile kalbin kasılma gücü tespit edilmektedir. Sonuçlara göre, hastanın kullanması gereken ilaçlar belirlenmektedir. Hasta sigara kullanıyorsa bırakmalı, haftanın en az beş günü düzenli egzersiz yapmalı. Tansiyon kontrol edilmeli ve hastanın kandaki yağ ve kolesterol düzeylerine uygun bir diyet belirlenmelidir.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir